Cuma, Ağustos 21, 2009

Hayattan Kesitler Vol. 001

Her sene bi boklar olur mutlaka; o seneye damgasını vuran bi şahıs olur, o seneye damgasını vuran sözler olur, söz öbekleri olur. Bu sene mesela; Yaşar Baba, 2009'un efsane karakteri ödülünü kazandı, kalbimizdeki yeri çok ayrı. "Oğluuuuum" ve "canım kurban" sözleri de Yaşar Baba ile beraber kazandığımız diğer elementler oldu. Çok isterdim o gün finalim olmasın, ben de çıkayım gençlerle parkta bira içeyim, Yaşar Baba efsanesini canlı canlı yaşayayım. Neyse ki Tayfun kardeşim videoya çekme başarısını göstermiş de biz de Yaşar Baba'dan mahrum kalmadık, benimsedik kendisini.
2009'a damgasını vuran bir diğer söz ise hiç şüphesiz ki "Lan piçç!!!" oldu. Burdaki vurgu çok önemli ama, içten, derinden gelen, duyguyu, hisleri tam olarak yansıtan bir tonlama... Acaip bişi yani :) Bir de "Nerde onda o g.t" var. Baya gülmüştük buna da, yerine göre büyük etkiler yaratmakta. "Lan piçç!!!" nasıl ortaya çıktı, nerde ortaya çıktı bilmiyorum ama "nerde onda o g.t" kalıbı yaz başıydı çok iyi hatırlarım. Haziranın ilk zamanları, güzel bi sabahlamanın ardından evden çıkmışız, sabah boyozuyla kahvaltı edicez. Deniz kenarında hem biraz oturuyoruz, hem sohbet, hem boyozlarımızı yiyoruz, hem foto çekiyoruz... Yapmadıımız şey yok yani. Bi ara Önder denize gircem ben diyo, Durul "sen girersen ben de girerim" diyor, biz Tayfun'la gazı veriyoruz: "Nereye giriyo lan, nerde onda o g.t!!!" :)
Bu yaza damgasını vuran diğer bir konsept de "gidersen giderim", "yersen yerim", "yaparsan yaparım", "içersen içerim"... Simbiyotik bi yaşam tarzı yani, bi nevi sürü psikolojisi. Ama güzel bi şey, insan kendini yalnız hissetmiyo böylelikle, suça ortak aramak gibi.
Bu seneyi anlattıkça anılar canlanıo sürekli gözümde, acaba önceki yılları da mı ele alsam. Mesela geçen seneyi düşünüyorum. Geçen seneye damgasını vuran olayları canlı olarak yaşayamadım pek, çok üzdü açıkçası bu beni. Gerçi elde olmayan sebeplerdi ama, insan yine de canlı olarak yaşamak istiyor. Bi Tahsin Abi olsun, karısı Rabia olsun... Ya da Önder'deki efsane maç gecesi olsun... Önemli şeyler bunlar.
Bi kaç adım daha geriye gidince hayattaki büyük efsanelerden, aynı zamanda ağır sapıklardan Aydın Abi karşımıza çıkıyor. Kimdir bu Aydın Abi, nedir? Kendisi güzide bir tatil yöremizin (şimdi yöreyi deşifre edip turizmi baltalamayalım :)) ufak bir otelinde "security" (güvenlik değil) olarak görev yapmaktadır. Kısa boylu, tıknaz, sigara dumanından sararmış bıyıklara sahip, tüketim Samsun 216'dan yana. Lacivert kumaş pantalonu, üzerine geçirdiği beyaz atleti ile sapık görünümünü tamamlıyor Aydın Abi. Peki Aydın Abi niye sapık? Anlatalım onu da, ya da anlatmayalım ufak kesitler sunalım:
Sigarasından derin bi nefes çeker Aydın Abi, sora uzaklara dalar, "İlerde sevişiiler galiba"
Devriye gezen Aydın Abi koyun sonundaki kayalıklardan döner, "Kayalıklarda sevişiiler"
Yaşça büyük bir turist bağyan yurdum delikanlısıyla sohbete başlar, ayaküstü muhabbetin sonunda birlikte yürümeye başlarlar uzaklara, olayı dikkatle takip eden Aydın Abi'nin yorumu: "Aha kandirdi"
En büyük efsane, Aydın Abi o gün otelde yaşadığı bir anıyı anlatmaktadır: "İki tane kız geldi barda, bara, oturdu. Biri 13, biri 14 yaşında. Biri bana sulaniiiy, biri bizim şef var, şef garson, ona sulaniiy." Bu andan sonrası ağır baya, blogda yer veremem ama soranlara anlatabilirim daha sonra :)
Hayatım film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden, çok uzun oldu yazı, zamana böleyim bari anılarımı da yer kaplar blogda :P Yahkşemler!!! :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder